Yüksek Mahkeme, ücret artı prim usulü ile çalışmada fazla çalışmaya esas ücretin sabit ücret olacağına, prim ödemelerinin fazla çalışma ücretinin hesabında dikkate alınmayacağına hükmetti.
Bir firmanın pazarlama bölümünde görev yapan A.B., emeklilik sebebiyle istifa etti. Kıdem tazminatı, yıllık izin ve maaş alacağını tahsil edemeyen A.B., prim ve fazla mesai ücretini alamadığını belirterek İş Mahkemesi’nin yolunu tuttu.
Davacı işçi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını, bu çalışmalarının karşılığında ek ödeme yapılmadığını, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, yıllık izin ödemesi adı altında yapılan ödemenin eksik olduğunu ileri sürerek fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etti.
Davalı firma, iddiaları reddetti. İş Mahkemesi, davacının iş sözleşmesini emeklilik sebebiyle sona erdirdiği, kıdem tazminatı almaya hak kazandığı, davacının fazla çalışma yaptığı, tanık beyanlarına göre genel tatillerde çalıştığı, hafta tatili alacağını ispat edemediği, davacının 70 günlük yıllık izin alacağının davalı işveren tarafından ödenmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verdi. Davalı avukatı kararı istinafa götürdü.
YARGITAY SON NOKTAYI KOYDU
Bölge Adliye Mahkemesi, itirazı geri çevirdi. Kararı taraf avukatları temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. Prim ödemelerinin fazla mesaiye dair edilemeyeceğinin belirtildiği Yargıtay kararında şu ifadelere yer verildi:
“Ücret, sabit ücret ile hedefe veya kotaya bağlı primden oluşuyorsa, hedefe veya belli bir kotanın aşılmasına bağlı prim ödemesi uygulamalarında işçinin fazla çalışma ücreti sabit ücret üzerinden saat ücretinin yüzde 150 fazlasıyla ödenir. Başka bir anlatımla bu tür prim ödemelerinin fazla çalışma ücreti hesabına bir etkisi bulunmamaktadır. Somut olayda davacının garanti ücret ve hedefe bağlı prim üzerinden ücret aldığı anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda fazla çalışma alacağının ücret kısmının yüzde 150 fazlasıyla hesaplandığı, prim kısmının ise yüzde 50 fazlasıyla hesaplandığı ve hesap tablosunda davacının garanti ücretinin yıllara göre belirlenen garanti ücretten daha yüksek nasıl tespit edildiği anlaşılmayan bir ücret olarak belirlendiği ve toplam miktarın bir kez de belirlenen ücretin asgari ücrete oranı olan 1,61 ile çarpıldığı anlaşılmaktadır. Temyiz olunan, İş Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”